Thursday, December 30, 2010

Aman Omer Deniz hazir uyuyorken 2...

Ilk yazidan birkac gun sonra... Gunlerden Persembe. Disarida kar var, hicbir yere cikamiyoruz. Omer Deniz misil misil uyuyor.

Sabirdan bahsediyordum. Sabira en cok ne zaman ihtiyac duyuyorsunuz? Dogrusunu soylemek gerekirse her zaman.

Aman sabirli olmam gerekiyor durumlari:


1. Yemek yerken : Klasik turk anneleri gibi olmak istemiyorum ya. "Aman oglum sunu da ye, bak kasik elimde pesinden geziyorum ama" diye sizlanmak istemiyorum ya. Her ogunde Omer Deniz oturuyor bebek sandalyesine. Ne yedireceksem koyuyorum bir miktar onune. O yemegi ile oynanip aa bu ne, sikarsam ne olur, himm bak parmaklarim birbirine yapisiyormus, himm bu seyi masanin uzerine yayarsam ne olur diye kendi halindeyken ben de yemegini agzina veriyorum. Baska turlu mumkun degil zaten o biraz agzina atiyor ben de birkac kasik onun agzina atiyorum. Boylece mutlu mutlu bitiriyoruz yemegi tabi bu oyle 10 dakika suren birsey degil yarim saat bir de yemek sonrasi duvarlara, yerlere yayilan yemekleri toplamak 15 dakika. Bu bir rituel az ya da cok her yemekte ayni sey oluyor. Gunde uc kez ve aralarda atistirmalar.Sabri tabiki sabir.


2.Uzerini giydirirken: Sabah kalkiyor pijamalarini cikariyorum ve gun icersinde evde giyecegi birseyler geciriyorum ustune. Sonra disari cikmaya mi karar veriyoruz. Uzerindekileri cikariyorum baska bir sey giydiriyorum. Sonra eve geliyoruz. Disarida gezdikleriyle evde olmaz cikariyorum ve evde giydiklerini geciriyorum tekrar uzerine sonra aksam yatarken pijamalar tekrar. Bu dort kez ediyor aralarda uzerini islattiysa ya da yemekten sonra her tarafi yag ve yemek olduysa cikariyoruz tabiki. Her seferinde ama her seferinde Omer Deniz hic durmadan hareket eden bir bebek oldugu icin o onde ben arkada, sansliysam kucagimda elinde bir oyuncakla bu ust bas degistirmeleri yasiyoruz. Ama her seferinde itiraz var cunku bebekcagiz sikiliyor tabi kolunu kaldir oglum, ayagina corabini geciriyim canim. Aman bi yelek ustune yeni uyandin ev sicak degil. vs...vs.. vs.. Sabir tabi ki sabir


3. Disari cikmalar. Bir kafede kahve iciyor olabiliriz, yemek yiyor olabiliriz. Arkadaslarla biraraya gelmis olabiliriz. Kendimizi kisitlamiyoruz ya elimizden geldigince Omer Deniz'in ortamlara alismasini sagliyoruz ki buyudugunde garip gelmesin. Evde nasilsa kafelerde ya da restoranlarda da oyle. Bir dakika yerinde durmuyor. Evden getirdigimiz oyuncagiyle oynar mi mumkun mu, girdigimiz ortamda yeni o kadar cok sey varken. Ne yapiyor. atti mi kendini kucagimizdan asagi ver elini soguk icecek dolaplari ya da pasta, kurabiye vitrinleri. Olmaz elleme demek nafile o yuzden ne yapiyoruz pesinde o nereye giderse oraya. Sansliysak dikkatini birsey cekiyor ve surekli onunla oynuyor o zaman etrafi cok rahatsiz etmiyoruz ( kopekler gibi ya da baska bir cocuk var vs..) Sabir tabi ki sabir.


4. Uyumak istemiyorsa. Dun aksam mesela. Sabah alti bucukta kalkti. Oglene dogru bir bucuk saat uyudu. Aksam uzeri de 45 dakika sonra aksam on olmustu yataga koydugumda. Bu enerjiyi nereden buluyor bu bebek. Dinlenmesi gerekmiyor mu diye surekli Mehmet'le kendimize soruyoruz ama boyle iste. Aksam saat 8'den itibaren mutemadiyen uyutmaya calistim, kendisi de tamam hazirim uyumaya sinyallleri verip sonradan vazgecti. Zorla olmuyor ki ama sabir tabiki sabir.


5. Hastayken: Grip olmus geceleri burnu tikali oldugu icin nefes alamiyor, saat basi uyanip agliyor. Burnuna oyle dakka basi damlalar dokemiyorsunuz. Bu kadar kucuk bir bebege kullanacaginiz ilac miktari limitli degil mi? O zaman sabirla gribinin ilk uc dort gununu gecirmeniz gerekiyor. Ateslenmesi yine ayni ya da dusup sisirdigini burnunun sisinin inmesini beklemekte. Sabir hepsi icin tabi ki sabir gerekli.

Listeye birkac sey daha ekleyebilirim ama burada kesiyorum. Arkadaslarimin cogunun bebegi yok kimsenin gozunu korkutmak istemiyorum. :))


SEVGI

Evliliginizde sevginin doruk noktasina cikacagi anlardir bebeginizle gecirdiginiz zamanlar. Yukarida saydiklarima bakmayin, oyle ketum ketum sabir diyip ortaliklarda gezmiyoruz hep.
Ben bu kadarini tahmin etmiyordum. Zor zamanlarla birlikte mutlu zamanlar iki katinda. (Tabi benim icin zor gecen zamanlar bircogumuz icin kolay gecebilir tek basiniza uzak bir ulkede degilseniz. Anneciginiz basucunuzda size yardim ediyorsa. Tecrubeli bir insanin yardimini aliyorsaniz vs.. daha kolay olacaktir)

Emzirmek oncelikle muthis bir baglanti kuruyor cocugunuzla aranizda. Onu hayata baglayan organlarinin buyumesini, gozlerinin isil isil size bakmasini saglayan kendi oz vucudunuzdan cikan sut oluyor. Bu nasil bir duzen? Allahim ne kadar guzel bir firsat vermissin kadinlara. Omer Deniz 13 aylik hala emiyor. Yakinda biraktirmayi planliyorum fakat arka ve kopek dislerini cikardigi icin simdi kiyamiyorum. Cok zorlaniyor cok cani yaniyor cok belli.

Bazen Omer Deniz sevgisini bize sarilarak gosteriyor. Kucucuk kollarini atiyor omuzlarimiza. Siki siki sariyor bizi. Aman Allahim o nasil bir mutluluk. Sonra kafasini kaldirip gozlerimin icine bakip guluyor hadi anne sende gul. bak seni cok seviyorum diyor.

Size gulucukler atmasi, gozlerinizin icine bakmasi, ilk kez bir kelimeyi soylemesi, ilk adimi, uykusunda yuzunu izlemek, sarilarak uyumak vs... mutlulugun tarifi sizin icin bunlar oluyor artik. Aksam uykuya koyduktan sonra Mehmet'le gunun degerlendirmesini yapiyoruz. A bugun ilk defa Erik'e sunu yapti. A bugun ilk defa su heceleri soyledi. Su hareketei yapti. Boylece mutlu oluyoruz. O uykudayken bile onu konusarak.


Bugun bu kadar yazabiliyorum, Omer Deniz kalkti kalkacak. Bitirmem gereken bazi isler var. Yazilar gramer olarak cok duzenli degil kusura bakmayin hizli yazmaliyim. Devam edecegim...

Tuesday, December 28, 2010

Aftermath of snow storm in New York City

Well I can't lie. We enjoyed seeing some white








Omer Deniz'le sıradan bir yemek from mehmet demirci on Vimeo.

Monday, December 27, 2010

Aman Omer Deniz hazir uyuyorken....

Aman hazir Omer Deniz uyuyorken bir kac sey yazayim istedim. Ki biliyorum, ne zamandir hep fotograflarla gecistiriyorum hayatimizda su bir yilda olanlari. Hepsini bir yazida ozetlemek imkansiz ama diyorum ya bir kac sey yazayim istiyorum. Bir seferde bitirebilir miyim soylemek istediklerimi, bilmiyorum. Omer Deniz her an uyanabilir :))

Oncelikle hep paylasmak istedigim sey, " anne olmak bende ne degistirdi?" idi. Neler yasadim bir yilda? Hamileligin aslinda beni bekleyen anne olmak kavramina bir adim yaklastirmadigini gordum birkere. Bu noktada hemen sunu belirtmeliyim, cocuk evlat edinmek cok mantikli geliyor artik bana, biyolojik anne baba olmakla, gercek anlamda anne-baba olmak iki farkli sey. Bir insani buyutmek. Hastaligini, mutlulugunu gormek bunlar yasarken oluyor. Ayni kandan olmasi hicbir anlam ifade etmiyor. Ona gecirdiginiz genler de. Hersey kucaginiza aldiktan sonra basliyor. Uc aylik bir bebegi ya da uc yasindaki bir cocugu farketmiyor. Annelik iste o andan sonra basliyor.

Bir diger nokta, benim insanlara bakisim artik cok degisti. Anne olarak bakiyorum ben artik insanlara. Birinin uzuldugunu, kizdigini gordugumde anne sefkatim kabariyor. Ya da birine kizdiysam cocugumu azarlar gibi azarlamaya kalkiyorum. Sanki ben simdi bu sanati icra ettigim icin bana bu hak taninmis gibi. :)) Elimde degil ama gercekten.

Mesela metroda okula ya da ise giderken, az once Omer Deniz'e bye bye demisim. Boyle biraz rahatlamak, bos bos etrafa bakmak nasilda guzel diye dusunuyorum metroda giderken sonra karsimda oturanlardan birinin yuzu takiliyor gozume, himmm bu insan kucukken cok guzel bir bebek olsa gerek, burnu, gozleri, dudaklari asagi yukari bebekliginin nasil olabilecegini soyluyor bana. Sonra daha da genisletiyorum dusuncemi nasil bir bebekti acaba, geceleri uyur muydu, annesiyle nasildi, yemek yer miydi, gaz cikarir miydi. Himm cocuklugu mutlu gecti mi acaba, insallah buyuk travmalar yasamamistir. .....vs... vs.. vs.... sonra bunlari dusunurken yakaladigimda kendimi guluyorum. Elimde degil. Anne olmak boyle birseymis iste. Belki anneligimin ilk seneleri belki sonra anne olma fikrine cok alisacagim ve bunlari dusunmeyecegim ama simdilik kafami mesgul eden binlerce seyden biri bu.

SEFKAT

Sefkat hayatiniza giren en onemli duygu anne olduktan sonra. ( Babalar icin de ayni sey gecerli ama tabi bununla ilgili Mehmet'in yazmasi gerekir.) Emzirirken kafasini gogsunuze gommesi kalbiniz disari firlayacakmis gibi mutluluktan, sefkatten kabariyor. Bir yeri acidiginda, hemsire igne yaparken, uykusu geldigi icin agladiginda, neredeyse siz de agliyorsunuz. Ama neredeyse cunku annesiniz ya guclu, taakatli olmak zorundasiniz yoksa ileriki yillarda hayat bebeginize aci yuzunu gosterdiginde nasil guclu olup ona destek cikacaksiniz, simdiden once aglayan bebeginizi susturmaniz gerekiyor. Sizin gozyaslariniz icinizde kalmali, goz bebeklerinizin otesine gecmemeli.

SABIR

Gunlerce atesli yatip, halsiz kaldiginda ya da dusup sisirdigi yuzunun inmesini beklerken ihtiyaciniz olan sey sabir. Sabir, sabir, sabir....

La havle vela kuvvete illa billa aliyul azim. Cok soyledim bunu, tekrar tekrar, annemden duyardim hep, sinirlendigi zaman kotu bir soz soylememek icin tekrarlardi. E ben de Omer Deniz'e sinirlenmiyor muyum, sabrim tasmiyor mu, insanim degil mi, zaten tokat gibi yuzume vurulan sey, " hey, insansin sey, yetisemeyecegin, uzanamayacagin noktalar varmis hayatta, bak sabrin tasiyor, bak kotu de davranabiliyorsun bebegine ama elinden geleni yapiyor muyum? Zor olani bayarmaya calisiyor muyum? Evet, evet , evet defalarca evet.


Omer Deniz uyandi...devam edecegim insallah...

Saturday, December 18, 2010

ÖLMEYİN

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
Müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler,
İzzetinefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım
İstemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
Görmek istemekten kaçınanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
Dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler...
Neruda

Wednesday, December 01, 2010

Iste boyle pencere kenarlarina cikar, basarinca zafer cigliklari atarim. Kucuk herkulum ben, ne msa ustleri, ne pencere kenarlari ne koltuklar durabilir karsimda, hepsine tirmanir uzerlerinde ziplarim. Yeahhh go yankee go!