Monday, October 30, 2006

Bizimkilerin bebeleri!




Az daha unutuyordum. Ozellikle yanaklarindan koklaya koklaya opmek istedigim yaklasik bir duzine, ( henuz sayi sekiz ama belki bir duzineye ulasacaklar) cocuk var. Onlari kollarimin arasinda alip, simsiki kucaklayip torpilli bayram harcliklari vericem bir dahaki bayramda. Hepsini cok seviyorum ve cok ozluyorum. En kucugunden en buyugune...
(sol alt soldan saga: emin aras, kerem, betul, sena, busra senem ve kevser... bu fotografta iki erkek eksik, kucuk ablaminkiler, bi dakka onlarida anayim sag alt: samet, sol ust: son numara mehmet yahya)

Bu bayram sekerlerimi toplayamadim!

Herkesin gecmis Ramazan bayramini kutluyorum...Buyuklerin ellerinden, kucuklerin gozlerinden, yasitlarimin yanaklarindan opuyorum...daha nice guzel bayramlarda sevdiklerimle birlikte olmayi diliyorum bir yandan da.

Ben bayram oldugunu hissetmedigim bayramlar istemiyorum. Uzaktada olsam da, seslerini duymak yetmeli mutlu olmama, bayram oldugunu hissetmeme. Sansliyim en azindan elini opecek bir buyugum de vardi, Mehmet! Evet, bayram sabahi eda edemedigi ( cunku metro ve otubus trafigine takilip yetisemedi) bayram namazindan geri dondukten sonra elinden optum, harcligimi istedim :))

Bayramin etkisinden midir bilmem cok seker tadinda bir yazi olsun istiyorum. Yammyyy! Hatirliyorum, eh hadi necla seker ve kolonya tut misafirlerimize. Kos bi bak bakalim cayimiz demlenmis mi? Aaa bi tatli yemeden gondermem. Luften oturun. Zaten bayramdan bayrama geliyosunuz. (Bunlar anneme ait)

Nesli'nin anlattigi arife gunlerini ve bayramlari biliyorum...aman Allah'm o ne telastir. Babam ve abim namazdan gelene kadar uyanmis olmaliyiz. Yataklarimiz duzeltilmis. Caylar demlenmis olmali. Annem, bayram sabahi kahvaltida yenilmek uzere guzel borekler acmistir mutlaka, butun ramazan boyunca hasret kaldigimiz guzel kahvaltilarin acisini cikararak nefis bir kahvalti yapilir. Kucuk Necla bayramliklarini giyinmenin heyecaninda. Ust kattan Ekrem'i (amcamin oglu) cagirip dogru amcamlarin,dayilarin, teyzelerin, halalarin ellerini opup, harcliklari toplamaya. Hep cocukluktaki bayramlarin guzellikleri anlatilir. Nedenini herkes biliyor. Cocukluktaki bayramlar bir baska guzeller, ne denilebilir ki?

Bu arada bayramin hemen ertesinde burada tanisip gorusmeye calistigimiz arkadaslarimizdan biri, Bulent, evlendi. Allah bir yastikta kocaltsin diyorum, Emy. Umarim mutlu mutlu yillar gecirirler birlikte. Nikahlari bu isler icin kiralanilan bir evde kiyildi. Evin girisinde sergilenmis gibi bir suru sapkalar vardi. Birkacini denedim...ihihih

Thursday, October 19, 2006

Necla Mehmet'in case'ini unutursa!


Aman Allahim, nasil bir stresti. Basimdan asagi kaynar sular indi denir ya ona benzer bisiy. Metro hareket ederken, ben ellerimi kapiya dayayip dua etmeye basladim.

Dun, Mehmetle Queens'te bir iftar yemegine gidecektik. Her zamanki gibi Mehmet tam techizatli kameraman Cevat Kelle gibi tam techizatli. Omuzlarindaki agirliktan biri kalksin diye zoom objektifinin oldugu uzun objektif case'ini ben aldim elinden. Metronun bir duraginda inip hemen ayni platformdan baska bir trene binmemiz gerekiyor. Metrodan indim, iftar yaklasiyor, oruc basima vurmus neredeyse zaten, bir yukseltiye yaslandik ikimizde, hispanikin biri de uzerinde oturuyor. Gayri ihtiyari case'i de o yukseltinin uzerine koymusum. Genelde parmagimi, elimi sapina dolarim ki unutmayayim bi yerde diye ama, ne yazik ki ben case'i o yukseltinin uzerinde unuttum.

Metro geldi adim attik, kapi kapandi ve Mehmet hemen case nerde? diye bir telaslandi. Bu telasi hep yapar, ben de korkutmak icin saklarim normalde ama dun aksam oyle olmadi. Metro hareket ederken biz case'e telasli gozlerle bakiyorduk. Allah'a sukur ki bir sonraki durak yakindi hemen indik. Karsi platforma kostuk bir tren zaten az once gelmisti diger istikamete, merdivenlerden yukari kosarken onu kacirdik. Bendeki utanc, sorumsuzluk duygusu, yerin dibine girecegim cunku kaybolmasi demek hem Mehmet'in surekli dikkatsizsin demesini dogrulayacak, hemde bize en az 1500 dolara patlayacak ki cok para. Diger tren geldi hemen atladik. Bir onceki duraga yaklasirken de ben cama yapismis yukseltiyi gormeyi bekliyorum....ve isteee objektif hala biraktigimiz yerde duruyor ama etrafinda uc bes kisi var. Metrodan indik mehmet sen buradan bak ben karsi platforma almak icin kosuyorum dedi. Mehmet merdivenleri cikmaya yakindiki objektifi bir hispanic sagi solu kontrol edip, eline aldi. Ben hemen diger platformdan bagirdim 'Hey man, it's mine. Please' diye cocuk bakti, duymaya calisti, anladi, getireyim dedi. Tam o sirada da mehmet karsisina geldi cocugun elinden aldi zaten ama eger biz, iki uc dakika daha gecikmis olsaydik, hispanik genc objektifimizle birlikte yok olacakti evine dogru. Derin bir nefes cektim, sukur ettim ama aksam uzeri yasanacak bir stres degildi, ustelik metroyla geri donerken objektifin orada olmayacagindan yuzde yuz emindim ama, mehmet sonradan senden kiymetli diil, bana bir tane daha alirdin sakalari yapti. Ben cok rahattim bulacagimiza emindim dedi. Allah'im tamamen nasip, her bes dakikada bir en as bes yuz kisinin trenden indigi bir mekanda ve saatte bulmamiz tamamen sukur edilecek bir durumdu. Case'i bir daha elime aldigimda hep bu aklima gelecek.

Wednesday, October 18, 2006

Tanistirayim Kaptan Jack




Birkac hafta oldu bu eve tanisali. Ilk sevdigimiz sey evimizin tam onunde, bahcenin ortasinda belliki cok yasli buyuk agac. Gunes isiklarinin yapraklarindan nasil guzel yansidigini gorme sansim oldu zira gunesin isiklarini gosterdigi son gunler.

Kaptan Jack ile asagi yukari msn de konustugumuz dostlarimizin hepsi tanisti. Ne kadar kara, kucuk ve sirin gorundugunu soylediler. Evet cidden oyle ama simdi buyuyor, yaramazlasiyor. Mesela bugun ilk defa patisiyle yuzume dokundu, burnu burnumun ucundaydi. Bi kediye daha once hic bu kadar yaklasmamistim. Muthis yaramaz...surekli bi yerlerden atliyor. En ufak sese kulaklari dikiliyor.

Ozgur yakinda geliyorsun...seni dort gozle bekliyor...senden bahsettim; Ozgur dayicin seni cok sevicek diye :))

Sunday, October 15, 2006

Evlilige alismak gerekirmis!





Hangi zaman diliminde bu.. evliligin ilk birkac ayi hatta belki birkac yili. Alisinca ne oluyor? Bunun cevabini vermek icin o birkac yilda normalde ne oluyormus ona bakmak lazim. Ciftler birbirini daha iyi tanimaya calisiyormus ayni evin icinde. Disarilara cikip yemekler yemek, flort etmek, kacamak bulusmalar gibi olmuyormus. Butun yalnizliginizla ayni evde kaliyormusunuz ve daha once hic tanimadiginiz karakteristik ozelliklerini goruyomusunuz esinizin. Bu yeni karakteristikler bazen sorunlar cikarabiliyormus. Keza ikinizde kocaman adamlarsiniz ne de olmasa ev aliskanliklari var ayri ayri. Peki bu karakteristikler zaten kisinin ana karakterini olusturmuyor mu? Insan yedisinde neyse yetmisinde de o degil mi? Evliligin ilk birkac ayini yada birkac yilini gecirmekle herkes birbirini taniyor mu? Bu insanlar nasil bu kadar emin oluyorlar kendilerinden de sonra hic alisma zorluklari yasamayacaklarini dusunuyorlar. Biryerlerde uzerine tartisacak konusacak daima bisiyler olmicak mi? Ben evlilige alisma devresi var diyorum ama bu tamamen ayni evde yasamanin getirecegi aliskanliklari edinmek olsa gerek ama insanlar hicbir zaman birbirlerine alismasinlar. Keskin taraflari torpulemek lazim evet ama dibinden kesmemek lazim. Aslinda evliligin ilk alisma devresinde olan sey kabullenmekten ote birsey degil. Bu noktada da su onemli neyi kabul ettigimiz? Tabi nedir? Herkes sevdigi, saygi duydugu icin kabul edecek. Ama bu kabul edis gozu kapali olmamali. Hani eger evliligin ilk birkac yilinda sorun cikiyorsa bu iste. Insanlar once kabul etmemek icin direniyorlar sonra birakiyorlar akisina ve seneler geciyor...

Saturday, October 14, 2006

Yolum


E nereye varsam? Nasil kossam? Cok mu yavasim? Hayat mi hizli gidiyor? Kosmakla olmuyor mu? Hangi tren son tren? Bi oncekine yetissem de garanti mi olsa varacagim? Vardigim yer neresi? Ben burayi biliyor muyum? Nasi geri donulur bilir misiniz? Hangi koseden sola sapmam gerekiyordu? Nedir bu solaklarin cektigi aci? Bir ben bilirim bir de Nesli'nin bildigini? Nereye geldik?? Son durak mi burasi? Hadi inmeyecek miyiz? Aaa daha yolumuz var mi yoksa? Uzun ince bir yol mu? Biz bir arpa boyu yol alamadik mi? Geceler gunduze gunduzler geceye mi dondu? Karmasik mi bu yollar? Bir rehbere mi ihtiyac var? Zaten o rehberi biliyor muyum ben? Kaybolsam da o hep yolu gosterir mi bana? Rehbere guvenmek lazim galiba? Ne de olsa o yolu biliyor herkesden daha iyi? Hadi bakalim saglicakla...


Anmadan edemiyecegim lise yillarimin biricik siirinden bir kac satir.

Diz çök ey zorlu nefs , önümde diz çök
Heybem hayat dolu , deste ve yumak
Sen bütün dalların birleştiği kök
Biricik meselem , Sonsuza varmak...

Vay Mehmet Demirci!


Iste Mehmet Demirci yabanci diger yaklasik 150 gazeteciyle Turkiye'nin ilk Nobel Odulu'ne layik gorulen adamini fotograflarken. Orhan Pamuk Columbia Universitesinde misafir ogretim uyeligi yapigi sirada ogreniyor tabi butun basina da hislerini anlatmak istiyor. Kacar mi Mehmet Demirci'den. Turkiye bu odulle ilgili ikiye bolunmus gazetelerden okudugumuz kadariyla. Ben de tebrik ediyorum nezaketen.

Thursday, October 05, 2006

4 Ekim Ramazan, Time Square ve Uygardo


Evet, buyuyorum...ama hala yaslanmiyorum. Boyle dusunuyorum cunku boyle hissediyorum.

New York'da ilk dogum gunumu gecirdim. Nasil gectigi biraz garip ama 4 Ekim Ramazan'da New York'da gecti. Garip bi tarih oldu. Niyetliydim, iftarimi Brooklyn'de bir camide actim sonra Time Square'e gidip kendime oyuncak begendim ve sonunda Uygardo, ben ve Mehmet eve donduk. Annem, Ablacim, Mehmet, Vildan, Neslim, Nurcan hatirladiginiz icin tesekkurler. 4 Ekim sabahi dokulen gozyaslari sevinctendi Neslim. Umarim gozyaslarimiz hep sevincten olur. Dimi?